27 Mart 2015 Cuma

"Sendikayla mahkemelik olduk"

Çeşitli dizilerin, filmlerin ve reklamların prodüksiyonunda görev almış Ayhan Atasoy ile set işçilerinin durumlarını konuştuk. Atasoy, çalıştığı bir sette bir başka set işçisinin öldüğünü söyledi ve set şartlarının pek parlak olmadığını ifade etti. Son olarak yurtdışındaki setlerle Türkiye'deki setleri kıyaslayamayacağını da sözlerine ekledi.



Görüntüler: E. Özlem Gürpınarlı ve Ayhan Atasoy'un arşivi
Tür: Sesli foto röportaj

18 Mart 2015 Çarşamba

"Yapımcılara vampir gözüyle bakmayın"

İrfan Film”in sahibi ve Beyoğlu'ndaki Atlas Sineması'nın da işletmeciliğini yapan İrfan Atasoy, sinema sektörüne 1961 yılında girmiş. Aynı yılda film şirketini de kuran Atasoy'un işleriyle şimdi oğluna ilgileniyor. Babasıyla aynı isme sahip olan İrfan Atasoy da doğduğu günden itibaren bu sektörün içinde, 18 yıldır da film şirketinin başında. İrfan Atasoy ile bir yapımcının gözünden set işçilerini konuşmak için, Taksim’deki ofisinde “İrfan Film”de buluştuk.

İrfan Atasoy
" '45 dakikalık dizi istiyorum' diyen bir oyuncu duymadım"
İrfan Atasoy, sendikaların bir iş yaptığını düşünmediğini söyledi ve ekledi, “Yapıyorlarsa da kimsenin kaale aldığını düşünmüyorum” dedi. Dizilerin süreleri için “Sendikalar birleşsin” diyen Atasoy, cümlesine şöyle devam etti: “Sendikanın dediğini niye oyuncular, yapımcılar, yönetmenler yapmıyor? 'Ben 45 dakika oynarım' diye kes, neden kesmiyorlar? Niye kessinler para alıyorlar! Hepsi yapıyor. Herkes istisnadır ama '45 dakikalık dizi istiyorum' diyen bir oyuncu duymadım ben.”

Ayrıca sigortasız çalışan set işçileri hakkında da durumu kısmen reddediyor. “Sigortalı da çalıştığı anlar var, sigortasız da var. Herkes değil. Arzu Film hepsini sigortalar. Kurumsal firmalar sigortalar. Anca böyle, bazı firmalar bir kısmını sigortalamazlar para kaybı nedeniyle” dedi. “Sigortalamayan şirketler, insan hayatını önemsemiyorlar mı?” sorusuna ise şu yanıtı veriyor: “Önemsiyorlar. Sadece patronlara suç bulmayın. Çalışan işçiler de ‘Ben dışarıdan ödüyorum sigortamı, siz ödemeyin. Size de külfet olmasın, o parayı bana verin’ diyor ya da işe girebilmek için, öne çıkartıyor kendini sigortasız, masrafsız” diye konuştu.

İrfan Atasoy ile ofisinde röportaj anından bir kare.
" 'Ekmek param' mantığıyla çalışıyorlar"
Hastalanma, kaza ve ölüm durumu hakkında da fikirlerini belirten İrfan Atasoy, ölüm durumunda tazminatın ödendiğini söyledi, “Yapımcılara vampir gözüyle bakmayın. Tabii ki öderler, niye ödemesinler?” ve devam etti, “Tabii ki hasta oldukları dönemlerde çalışamazlar. Ama set işçileri de bunu talep ediyor. Sigortasız çalışmak istiyorlar, ama ‘Bana şu kadar para ver’ diyorlar. Onu da beyan etmiyorlar, vergi de ödemiyorlar. Avantajları oluyor. Yapımcı da sigortadan kurtuluyor” dedi.

Son olarak, Türkiye’deki ve yurtdışındaki durumları da kıyaslayan İrfan Atasoy, “Avrupa’da, Amerika’da set işçilerinin işsiz kalma, aç kalma korkusu yok. Burada var. ‘İşi bulmuşum, kaybetmeyeyim. Ne kadar olsa çalışırım. Ekmek param’ mantığıyla çalışıyorlar. Yurtdışında o yok, sigortasız yok. Kanunları sert. Yapımcılar da korkarlar. Oyuncular vergi ödemek zorundadırlar. Burada öyle bir düzen hiç oturmaz, zannetmiyorum oturacağını. Kontrol edilebilir bir mekanizma değil” dedi. Bitirmeden Amerika’daki bir yasadan da bahseden Atasoy, “Amerika’da ‘Sinemayı Koruma Kanunu’ diye bir şey var. Orada dizileri 45 dakika tutuyorlar ki hem oyuncular, çalışanlar fazla yorulmasın hem insanlar film geldi mi sinemaya gitsin” dedi, Türkiye’de böyle bir yasa ihtimalinin olup olmadığını soruyorum, “ ‘Sinemayı Koruma Kanunu’ diye bir şey gelirse ne ala! Ama zannetmiyorum” diye sözlerini noktaladı.

Fotoğraflar: Hakan Fevzi İnci
Tür: Fotoğraflı haber

12 Mart 2015 Perşembe

"Sigortasız çalışıyoruz"

Sinema Emekçileri Sendikası (Sine-Sen)'nın yönetim kurulu üyelerinden Melih Biçer ve Sinan Güngör, Türkiye ve Avrupa'daki yapımları kıyaslarken, bir yandan da set çalışanlarının örgütlenmesi gerektiğini söylediler. Setlerdeki çalışma koşullarının iyileştirilmesi için, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile de irtibat halinde olduklarını dile getirdiler.




Kamera: Hakan Fevzi İnci

Tür: Video haber

5 Mart 2015 Perşembe

"Türkiye'de insan hakları yok"

Mesut Coşkun, dizi ve filmlerde rol alan bir oyuncu. Oyunculuktan önce ticaretle de uğraşmış olan Coşkun, 1,5 yıldır oyunculuk yapıyor. Mesut Coşkun ile setlerin ve sektörün durumunu konuştuk. Mesut Coşkun, set koşullarının düzeltilmesi ve set kazalarının engellenmesi için insan hayatının
paranın önüne geçmesi gerektiğini vurguladı.

Setlerde uzun bir saat diliminde durmadığını söyleyen Coşkun, “Setlerde bize verilen role göre saat değişiyor. Mesela 'saat 2’de şu semtte olun' diyorlar. Çekilen sahnenin uzunluğuna göre, süre değişiyor” dedi.

Harcamaların faturalarla belirtilmesi gerektiği için setlerde sigortasız işçi çalıştırılmadığını söyleyen Mesut Coşkun, “Gittiğimiz zaman günlük sigortalı olarak çalışıyoruz. Ama tabii sigortalı olmak set kazalarının önüne geçilecek anlamına gelmiyor. Yeterince önlem alınmıyor. Ülkemizdeki düşünceyle de alakalı bu. İnsana verilen değer çok az. Değer verilirse birçok şeyin önlemi önceden alınır” diye konuştu ve önlemlerin neden alınmadığıyla ilgili düşüncelerini şöyle açıkladı: “Hep maddi güce dayanıyor. Setlerde çok para dönüyor ama set işçilerine ve oyunculara çok az ödeniyor. Yapımcılar milyon dolarlar alıyor. İnsan hayatı paranın önüne geçse, bu önlemlerin hepsi alınır.”

Ferit Karol'un yönettiği "Semer" adlı kısa filmde Mesut Coşkun da rol aldı.
(Film afişi, Mesut Coşkun'un sosyal medya hesabından alınmıştır.)

"Sendika sadece güven kazandırdı"

Oyuncular Sendikası” ve “Sine-Sen” hakkında görüşlerini de söyleyen Coşkun, “Memet Ali Alabora başkanken üye oldum sonrasında üyeliğimi tazelemedim. Benden götürüsü oldu, bana getirisi olmadı. En ufak bir şeyde arkanızda destek hissediyorsunuz ama neticede maddi güç için uğraşıyorsunuz. Sendikalara sürekli para ödediğimiz zaman sıkıntıya düşüyoruz. Ücretsiz olsa iyi olur. Sendika ne zaman devreye giriyor? Bu yaptığımız anlaşmalarda bize söylediklerini uygulamadıkları zaman sendikaya başvuruyoruz, şikâyetimizi yapıyoruz. Sendika bir nevi avukatlığımızı yapıyor bizim. Sendika, sadece güven kazandırdı fakat daha etkin olabilir. Mesela set işçilerini örgütlesin, bilinçlendirsin. Bu şekilde yetersiz. Sadece benden aidat alarak, beni savunarak bir yere varılmaz” diyerek, sendikaların yetersiz olduğunu söyledi.

Setlerde yaşanan olayları, ölümleri ve kazaları sorduğumda ise kendisinin bir kaza yaşamadığını ama bir arkadaşının başından geçen bir olayı anlatabileceğini söyledi: “İsmini vermeyeyim ama bir oyuncu arkadaşım, Şafak Sezer tarafından dayak yedi. Şafak Sezer ve ekibi tarafından önce hakarete uğramış sonra direkt şiddete maruz kalmış. Bu utanç verici bir durum. O insan oraya oyuncu olarak gitmiş, bir nevi misafir. Figüranlar, yardımcı oyuncular olmasa o filmi yapamazsın.''

Mehmet Eryılmaz'ın yönetmenliğini yaptığı "Misafir" (The Visitor) filminde
oyuncu Mesut Coşkun da yer aldı.

"Her projeye imza atılmasın"

Hastalandıklarında ya da kaza olduğunda set işçilerinin parasının kesilip kesilmediğine dair ise şunları söyledi: “Çalıştığınız yapım şirketine bağlı. İyi şirketler kesmiyor ama bazı yapım şirketleri, paraya aşırı değer verdiği zaman sizin cebinizdekinde bile gözü olabiliyor.”

Birkaç bölüm sonra reyting alamadığı için yayından kaldırılan dizilerde çalışan set işçilerinin durumlarını anlatan Mesut Coşkun, “Herkes sözleşmeyle çalışır. Örneğin, ilk 13 bölüm için 5 bin lira ödenecek, 13 bölüm garantiyse para ödenecek, yoksa paranı hiç alamazsın. Böyle sözleşmeler var. Benim tavsiyem oyuncu arkadaşlar her projeye imza atmasınlar” şeklinde konuştu.

Oyuncu Mesut Coşkun ile Taksim'de röportajı gerçekleştirdik.

"20 saat çalışmışsın kimin umurunda"

Yurtdışındaki ve Türkiye’deki çalışma şartlarını kıyaslayan Coşkun, “Türkiye’de insan hakları yok. Birçok ülkeye gidiyorum, gece 10’dan sonra açık bir yer bulamazsın. Sen 8 saat çalışacaksın. Sette de aynısı. 20 saat çalışmışsın kimin umurunda, “Benim işim yürüsün, bir an önce bitireyim” derdinde.  Süreler kısalsa da aynı parayı alacaksın” dedi. Bunu sonlandırmak için baş kaldırmanın, isyan etmenin gerektiğini söyleyen Mesut Coşkun, “İnsan, haklarını savunmadığı sürece elindeki haklarını da kaybetmeye mahkumdur” diye konuştu.

Set işçileriyle başrol oyuncularının aldıkları paralar arasındaki uçurumlara da değinen Coşkun, “Yönetmen arkadaşım 4 bin lira maaş alıyor, başrol oyuncusu 60 bin alıyor. Adam bunu kabul etmezse işsiz kalıyor” diyerek  aradaki farkı anlattı.