12 Mayıs 2015 Salı

"Hangi sekiz saatten söz ediyoruz?"

TRT'de yayına devam eden "Seksenler" dizisinin ve "Mandıra Filozofu" filminin yönetmeni Müfit Can Saçıntı ile setlerin durumlarını, şikayetleri ve "Seksenler"deki set ortamını konuştuk. Saçıntı, yönettiği dizideki set ortamı için "Cennet gibi yer" derken, sendikaların güçsüz ve yok olduğunu söyledi.

"Türkiye'de sendika yeteri kadar güçlü değil"
Daha önceleri dizilere senaryo yazan ve birkaç bölüm dizilerde de rol alan Müfit Can Saçıntı, dört senedir "Seksenler" dizisinin ve "Mandıra Filozofu", "Mandıra Filozofu (İstanbul)" filmlerinin de yönetmeni. Saçıntı ile dizi ve film setlerindeki durumları konuşurken, set sektörünü genel olarak iç açıcı bulmadığını söyledi. "Set ortamı iki kat daha acı olabilir. Çalışma koşulları, çalışma saatleri düzenli değil. Yasalara göre sekiz saat ama hangi sekiz saatten söz ediyoruz? Sekiz saatten sonra mesai ücreti ödenmesi lazım da hangi mesai ücretinden söz ediyoruz?" dedi.

Bunun hemen ardından yurtdışındaki durumları anlatan Saçıntı, sendikaların gücünden de bahsetti. "Avrupa'da böyle değil. Sendikalar güçlü. Orada da sekiz saat çalışma süresi. Bunu ücretini ödemek koşuluyla en fazla iki saat uzatabilirsin. Daha fazlası için ücretini ödesen dahi uzatamazsın. Yasalarla set çalışanlarının hakları koruma altına alınmış. Türkiye'de sendika yeteri kadar güçlü değil. Tüm sektörler için genel bir sömürü var. Türkiye'de bu kötü çalışma koşulları ve sömürü düzeni iki kat daha fazla."

Müfit Can Saçıntı

" 'Sendikaların yararını görüyor musunuz?' sorusu abes"
Sendika konusunda sözlerini sürdüren Müfit Can Saçıntı, " 'Sendikaların yararını görüyor musunuz?' sorusu abes. Böyle bir hava estirildi. 1980'den bugüne kadar sendikaları öcü gibi gösterme, bütün kötülüklerin kaynağı gibi gösterme, bilinçli bir politika olarak sürdürüldü. Sendika niye kötü olsun? Patronlar için bile iyi bir şeydir. Kağıt üzerinde sendika hakkımız var ama pratikte hiç öyle görmüyoruz. Teoride çok yararlı. Pratikte niye yararlı değil? Çünkü sendika yok" diye konuşarak Türkiye'deki sendikalaşma durumunun iyi olmadığını, her şeyden önce sendika ve sendikalı olmanın yasal güvence altına alınması gerektiğini söyledi.

MinT yapım bünyesinde çalışanların ve kendisinin çalıştığı setlerde tek bir sigortasız işçi olmadığını söyleyen Saçıntı, herkesin ücretlerinin gününde yattığını söyledi ve oyuncularda istinai bir durum olduğunu anlattı, "Oyuncuların bir kısmı sigortalı olmak istiyor, bir kısmı fatura kestirmek istiyor. Yapım şirketi de sigortalı olmak isteyeni sigortalı yapıyor, fatura isteyene fatura kesiyor."

"Seksenler" dizisinin logosu (Kaynak: MinT Prodüksiyon)

" 'Seksenler' cennet gibi bir yer"
Son olarak yönettiği dizi olan "Seksenler"in set ortamından da bahseden Saçıntı, "Biz çok şanslıyız" diye başladı sözlerine, "Aşağı yukarı çekimimiz sekiz saat sürüyor. Bu sene sadece haftanın iki günü çalışıyoruz. Öğle yemeği saatimiz bile bellidir. Sektördekiler için bir hayal. Buna şahit olmayan arkadaşlar abarttığımızı ya da yalan söylediğimizi düşünebilir. "Seksenler" dizisi sektör içerisinde cennet gibi yer" diyerek cümlesini noktaladı.


Tür: Multimedya haber
Görüntüler: Hazan Celhunz

8 Mayıs 2015 Cuma

"Senarist olmak isteyenler yeni Avatar'lar bulmak zorunda"

Murat Aras, 15 yıldır dizi sektöründe senaristlik yapıyor. Aras'ın yazdığı diziler arasında, "Ayrılsak da Beraberiz", "En Son Babalar Duyar", "Papatyam" ve daha birkaç dizi var. 2012 yılından beri de TRT'de yayınlanan "Seksenler" dizisinin senaryosunu yazıyor. Murat Aras ile senaristliğin zorluklarını ve setlerde yaşanan durumları konuştuk.

"Sendikalar modern toplumların ve demokrasilerin vazgeçilmez parçasıdır"
Senaryo yazarı olduğu için setlerdeki durumlarla birebir ilgili olmadığını söyleyen Murat Aras, setlerin "tehlikeli" statüsüne yükseltilmesi konusunda "Tehlikeli statüsüne alınması doğru bir karardır" dedi ve sözlerine şöyle devam etti: "Dizi çekimleri eskisine göre çok daha uzun sürmektedir ve setler uzun süre çalışılan mekanlar haline gelmiştir. Çalışma ortamında yoğun elektrik kullanımı, ağır ekipmanlarla çalışılması gibi nedenlerle setler her zaman iş kazası tehlikesi ile karşı karşıyadır." Böyle bir kazanımın yanında ileriye yönelik beklentilerini sorduğumda ise, "İleride çalışma saatlerinin düzenlenmesi gibi konularda yeni kazanımlar olması gerektiğini düşünüyorum" dedi.

Sendika konusuna da değinen Aras, "Sendikalar modern toplumların ve demokrasilerin vazgeçilmez parçasıdır. Sendikalar üyelerinin hem devlet hem de işveren karşısında ortak sesidir ve çalışma şartları ile ilgili dengeyi kurmak için vazgeçilmezdir. Senaryo yazarları olarak bir meslek birliğimiz var. Gerek devletin ilgili mercilerine gerek yapımcı ve televizyon kanallarına karşı taleplerimizi ve şikayetlerimizi iletmek için faydalı oluyor" diyerek birleşme konusunda düşüncelerini ifade etti.

Murat Aras

"Set çalışanlarının gelirlerini yükseltecek bütçelerle çalışmak gerekir"
Setlerdeki durumlarla yakinen içli dışlı olmasa da yaşadığı herhangi bir set kazasını sorduğumda Murat Aras, "En Son Babalar Duyar" dizisinde yaşadığı bir olayı anlattı: "Diziyi çekerken sette elektrik kontağından bir yangın çıkmıştı. Bu çekim programını ve dolayısıyla senaryoyu çok etkilemişti. Yeni hikayeler ve mekanları hızla adapte etmemiz gerekmişti."

Starlar ve set işçileri arasındaki ücret uçurumu hakkında görüşlerini almak istediğimde Aras, bu ücretlerin dünyanın her ülkesinde yüksek olduğunu söyledi ve "Starların aldığı yüksek ücretler üzerine düşünerek değil de set çalışanlarının gelirlerini yükseltecek bütçelerle çalışmak gerektiğini düşünüyorum" dedi.

"Yabancı setlerde zamana karşı yarışın bizimkine göre daha az olduğunu söylemek zor değil. Daha geniş zamanda, daha özenli ve dikkatli çalışmak mümkün oluyor. Ama bizim setlerde her şey çok hızlı. Bu da riskleri ve tehlikeleri beraberinde getiriyor" diyerek dizi süreleri üzerinden Türkiye'yi ve yurtdışını da kıyaslamış oldu.

Murat Aras ve Aydın Sarman

"Hikaye konusunda tek rakibimiz sadece yerli yapımlar değil"
Murat Aras ile son olarak senaristliğin nasıl bir meslek olduğunu ve yaşadığı zorlukları sordum. Bir senarist hikayeyi nasıl yazıyor, nasıl planlıyor? "Senarist olarak hikaye bulmak ve bölümleri planlamak için haftanın 2-3 günü üçer dörder saat çalışıyoruz. Yazma aşamasında ise günde 5-6 saat çalışarak üç gün içinde senaryoyu tamamlıyoruz. Senaristliğin en büyük zorluğu, sürekli olarak yeni ve ilgi çekici hikayeler bulma zorunluluğudur" diyerek sorumu cevapladı.

Çekilen dizilerin sürekli başka ülkelerle kıyaslama yapıldığını söylediğimde, Aras da en çok zorlanan konunun hikaye olduğunu söyledi. "Hikaye konusunda tek rakibimiz sadece yerli yapımlar değil aynı zamanda yayınlanır yayınlanmaz dünyanın her ülkesinde seyredilebilen yabancı yapımlar.Yeni bir hikaye bulduğumuzu düşündüğümüzde birileri 'O bir Amerikan dizisinde yapıldı' ya da 'Bir Kore dizisinde yapıldı' diyebiliyor. Telif gibi konular devreye girdiği için hikaye çöpe atılıyor."

Son olarak senaristliğin teknik bir konu olduğunu ve biraz eğitimle de öğrenilebilecek bir şey olduğunu söyleyen Murat Aras, "Zor olan yaratıcı düşünebilme yeteneğidir. Yani yeni ve değişik hikaye bulabilmek ve bu hikayeyi doğru bir şekilde anlatabilmek zor. Bu anlamda senaristlik bütün dünyada giderek zorlaşan bir iştir. Tabi zorlaşan şartlar daha yaratıcı fikirlerin ve hikayelerin de önünü açıyor aslında. Dünyanın en çok seyredilen iki filminden biri Titanik'tir ve özünde zengin kız fakir oğlan hikayesidir. Diğeri de Avatar'dır. Yani biri çıkmış ve giderek zorlaşan hikaye bulma işinde, mavi yaratıklardan bir dünya kurarak fark yaratmış ve başarılı olmuştur. Senarist olmak isteyenler de yeni Avatar'lar bulmak zorundadır" dedi.

Tür: Fotoğraflı haber
Görüntüler: Hazan Celhunz